Bkmmutfakfan Üyelerinde olmak istiyorsan üye olman yeterli...
By_WaR* Saygılar...
Bkmmutfakfan Üyelerinde olmak istiyorsan üye olman yeterli...
By_WaR* Saygılar...
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.



 
AnasayfaAramaLatest imagesKayıt OlGiriş yap

 

 Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
fergie_-_
Konu mod
Konu mod
avatar


Kadın Mesaj Sayısı : 514
Yaş : 29
Nerden : :)
İş/Hobiler : Tiyatro
Destek : Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan Turkce10
Kayıt tarihi : 27/06/08

Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan Empty
MesajKonu: Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan   Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan EmptyPaz Tem. 13 2008, 23:37

Biliyorum, imkansız aşk bu! Ama hükmedemiyorum kendime..." demişti Murat. "Çünkü, yüreğim seni çok sevdi!.."

Ardından da dizelere dökmüştü sevdasını.

"Yüreğim seni çok sevdi
O yürek talan
O yürek yangın yeri
O yürek sen istiyor
Bir tek seni..."

Aslı ile Murat’ın İstanbul-Bursa-Amerika üçgeninde yaşadıkları destansı aşkın öyküsü... Herkesin kendinden bir şey bulabileceği kadar gerçek...
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
fergie_-_
Konu mod
Konu mod
avatar


Kadın Mesaj Sayısı : 514
Yaş : 29
Nerden : :)
İş/Hobiler : Tiyatro
Destek : Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan Turkce10
Kayıt tarihi : 27/06/08

Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan Empty
MesajKonu: Geri: Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan   Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan EmptyPaz Tem. 13 2008, 23:40

YÜREĞİM SENİ ÇOK SEVDİ”



Canan Tan, adı ve ünü dilden dile dolanan Piraye romanının yazarı. Öykü, mizah, roman ve çocuk dallarında eserler veren Canan Tan, edebiyatın değişik türlerinde başarılı olduğunu her kitabında kanıtlıyor. Öyküsü Diyarbakır’da geçen Piraye, kadın okurların gözdesi bir roman. Gerçekçi anlatımına eklenen kadınsı duygular, okurun, romanı bir gecede okumasını sağlıyor. Hatta birkaç kez okuması… Genç bir kadın ile genç bir erkeğin dramatik öyküsü, günümüz Türkiye’sinin töre yaklaşımını bir kez daha gözler önüne seriyor.

Yüreğim Seni Çok Sevdi de duygusal yükü ağır bir aşk romanı… Bursalı zengin bir işadamının oğlu ve İstanbullu güzeller güzeli bir genç kızın üniversite yıllarından yetişkinlik yıllarına uzanan aşk öyküsü… Romanı okurken bir yandan Aslı’yı savunuyor içiniz, bir yandan aşkı! Canan Tan, okurları, Bursa’nın sokaklarında gezdirirken genç kahramanlarının imkansız aşkını anlatıyor. ‘Mutlu aşk yok mu?’ sorumuza ise Aragon’un dizeleri ile cevap veriyor: “...Acılara batmamış bir aşk söyle bana/Yıkmamış kıymamış olsun bir aşk söyle/Bir aşk söyle sarartıp soldurmamış ama/İnan ki senden artık değil yurt sevgisi de/Bir aşk yok ki paydos demiş gözyaşlarına/Mutlu aşk yok ki dünyada/Ama şu aşk ikimizin, öyle de olsa”


Okurlar sizi Piraye isimli romanınız ile tanıdılar. Ama Piraye’den önce çocuk kitaplarınız ile tanınıyordunuz. Tabi bu arada yazdığınız mizah öyküleri de var. Çocuk romanından yetişkin romanına bu süreç nasıl gelişti? Piraye’yi okura böylesine sevdiren neydi?


Canan Tan: Yazın hayatıma, bir yarışmada derece alarak, mizah öyküleriyle başladım. İlk eserim mizah öyküsü kitabı olunca, uzunca bir süre “mizah yazarı” olarak anıldım. Ardından, bana binlerce okur kazandıran çocuk edebiyatı geldi. Sonrasında da öyküler ve romanlar... Bugüne kadar geniş bir yelpazede, duygu ve düşüncelerimin yoğunlaştığı değişik türlerde eserler verdim. Ancak, Canan Tan adıyla özdeşleşen ilk kitabım, Piraye oldu.
Piraye’yi en az yirmi yıldır bedenimde yaşatıyordum. Benden bir parça gibiydi. Kalemimle değil, yüreğimle yazdım onu. Sanırım bu yüzden, okuyan herkes kendinden bir şeyler buldu içinde ve çok sevdi. Korsan baskılarla beraber yüz binden fazla kişiye ulaştı. Her gün Piraye ile ilgili çok sayıda elektronik ileti alıyorum.

Piraye yazar olarak Canan Tan’a neler kazandırdı? Diyarbakır’da hala ‘Piraye’ hikayeleri yaşanıyor… Piraye, bir kadın romanı gibi görünse de, aynı zamanda törelerine yenilmiş bir adamın da dramını anlatıyordu, değil mi?


Piraye Canan Tan’a; okuru yakalayacak, sürükleyici, yaşamın içinden romanlar yazabileceğini kanıtladı. Bir yazar için en büyük kazanım budur. Yalnızca bir kadın öyküsü değildir Piraye! Çünkü kadınlar, hiçbir şeyi tek başlarına yaşamıyorlar. Çevrelerindeki babaları, eşleri, sevdalıları, oğulları yok sayabilir miyiz? Diyarbakır’da ya da benzer yörelerde çok sayıda Piraye olduğu gibi, aynı şartlara tutsak olmuş, törelere yenik düşmüş Haşimler de var. Onun için de hem erkek, hem kadın; her yaştan okurum oldu. Çünkü, erkekler de farklı yaşamların içinde kendi yaşadıklarından izler buldular.

Romanı yazdıktan sonra Diyarbakır’a gittiniz mi hiç? Özellikle oralardan gelen tepkiler var mıydı? Okurun tepkisi nasıldı?


Diyarbakır’da tam on iki yıl kaldım. Töreler, örfler, âdetler... Orada yaşadıklarım çok etkiledi beni. Romanda yer alan Diyarbakır’ın tarihi dokusu, yemek kültürü ve yöresel yaşantı bire bir gerçekleri yansıtıyor.
Diyarbakırlı okurlarım, Piraye’yi kendilerinden biriymiş gibi, gerçekten çok sevdiler. Romanı yazdıktan sonra Diyarbakır’a gidemedim. Ancak bu yıl farklı bir nedenle, Piraye’nin dizi çekimlerinde orada bulunmayı istiyorum.
Evet, Piraye dizi oluyor! Limon Yapım’la ve yayımlanacak kanalla anlaşma yapıldı. Çalışmalar, oyuncu seçimi aşamasında... Bu yıl içinde ekranlarda izleyebileceğiz.

Çok hoş bir gelişme bu! Piraye’nin ardından Eroinle Dans’la ile çıktınız okurun karşısına… Bu kez, iki genç kızın eroinle ilgili macerasını anlatıyordunuz. Romanın kahramanları iki genç kızdı fakat başlarından geçen hem gençleri hem de anne-babaları ilgilendiriyordu. Romanın kahramanlarından söz eder misiniz?


Eroinle Dans, Türkiye’de uyuşturucu, özellikle de eroin konusunda yazılmış ilk ve tek roman! Diğerleri bilimsel ağırlıklı ya da günlük tarzında, edebiyat kaygısı güdülmeden yazılmış eserler… Eylül ve Dünya... Romanımızın iki kahramanı. İçimizden biri onlar; çevremizde dolanıp duran, gerçekle kurgu arasında gidip gelen kişilikler... Eylül İzmir’den, ailesinin onu sarıp sarmaladığı kozasından çıkıp İstanbul’a gelmiş. Dünya ise, minik bedenine sığdırdığı acılarla yapayalnız.
“O iyi!”, “Bu kötü!” diye bir ayrım yok aralarında. Uyuşturucu batağına saplanmak için, ille de kötü bir geçmişe sahip olmak gerekmiyor çünkü. Örnek ve mutlu bir ailenin biricik kızı da, olumsuzluklar yaşamış bir diğeriyle aynı çarpık yolda yürüyebiliyor.
Değişik çevrelerde büyük yankılar bulan Eroinle Dans, pek çok okulda “tavsiye kitabı” oldu.

Yeni romanınızda yine iki genç kahramanla çıkıyorsunuz karşımıza… Romanın adı da çok duygusal Yüreğim Seni Çok Sevdi… Tutkulu bir aşk hikayesi okuyoruz. Bu durumda aşk’ın tanımını bir de size sormamız gerekiyor.


Aşk... Üç harfli kısacık bir sözcük gibi görünse de, tüm yaşamı etkileyecek, mutlulukla mutsuzluk arasındaki yol ayrımında söz sahibi olabilecek güçte büyülü bir kavram. Duyguların en güzeli, en etkileyicisi, en vazgeçilmez olanı... Ama aynı zamanda en çok acı vereni, en gururlusu... İmkânsızlıklarla besleniyor; özlemlerle kara sevdaya dönüşüyor. Yüreğim Seni Çok Sevdi’de olduğu gibi.

Mutsuz aşklar akılda kalır hep… Aslı’da büyük bir aşk yaşadı ama hep kaçtı aşktan… Ne dersiniz, mutlu bir aşk yaşamak için bir yol bulamazlar mıydı? Ya da mutlu aşk yok mudur gerçekten…

Bütün aşklar mutlu sonla bitseydi, dünya edebiyatında aşk romanı ya da tutkulu aşk şiirleri olabilir miydi? Evet, Aslı’yla Murat’ın aşkı imkânsız; onun için de benim romanımda yer alabildiler. Mutlu aşk yok mu, sorusuna Aragon’un dizeleriyle yanıt vereyim: “...Acılara batmamış bir aşk söyle bana/Yıkmamış kıymamış olsun bir aşk söyle/Bir aşk söyle sarartıp soldurmamış ama/İnan ki senden artık değil yurt sevgisi de/Bir aşk yok ki paydos demiş gözyaşlarına/Mutlu aşk yok ki dünyada/Ama şu aşk ikimizin, öyle de olsa”

Bu arada Yüreğim Seni Çok Sevdi romanının bir başka özelliği de Bursa’da geçiyor olması… Satırlarına yansıyan Bursa’nın güzelliğini bizlere de anlatıyorsunuz. Bu durumda neden Bursa diye sormak gerekiyor?


Kitaplarımda, konunun yaşandığı yerler hep öne çıkmıştır. Piraye’de İstanbul ve özellikle Diyarbakır; Eroinle Dans’ta da İstanbul ve İzmir... Okurlarım, içinde yaşanan mekanları bir gezgin ya da gurme gibi yansıttığımı söylerler.
Yüreğim Seni Çok Sevdi de İstanbul-Bursa-Amerika üçgeninde geçiyor. Amerika’dan da çarpıcı tablolar taşımakta.
Neden Bursa, derseniz... Çünkü iyi tanıdığım ve çok sevdiğim bir şehir. Son bir yıl içinde tam beş kez gittim Bursa’ya. Romana başlamadan önce, farklı bakış açılarıyla yaklaşabilmek için... Şehrin tarihi dokusu ve doğal güzellikleri romanımın örgüsüyle örtüştü. Özellikle Mudanya ve Trilye’yi anlatırken büyük keyif aldığımı söyleyebilirim.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
-meltem-

-meltem-


Kadın Mesaj Sayısı : 104
Yaş : 31
Nerden : İzmir
İş/Hobiler : OğuzhanKoc
Destek : Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan Turkce10
Ruh Halim : Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan Asik10
Kayıt tarihi : 29/01/09

Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan Empty
MesajKonu: Geri: Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan   Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan EmptyPerş. Ocak 29 2009, 20:07

işte bu bnm favorim Wink
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Yüreğim Seni Çok Sevdi - Canan Tan
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Canan Tan - Piraye
» Eroinle dans - Canan Tan

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
 :: Kültür&Sanat :: Kitap :: Yerli Kitaplar-
Buraya geçin: